bastın böcek zehrini, o ağır kimyasalları soludun ve eşyaların üzerinden ellerinle ağzına soktun. (o kadar kandırıldınki, böcek zehrine neden böcek ilacı dendiğini bile sormadın) Yaşamını mahveden büyük şehirde egzost solumaya ve araba kullanmaya devam ettin. Resmen radyoaktif olan cep telefonunu kulağına 2 saat yapıştırdın. radyoaktif olan wifi vericisini evin içine soktun, radyoaktif olan alıcı bilgisayarıda kucağından indirmedin. Doğal beslenmeyen hayvanları, sebzeleri, meyveleri ve tahılları yedin. Kandırıldın ve adına da “doğal beslenme” dedin. Yiyeceklerini cam ve toprak kaplarda saklamak ve pişirmek yerine çelik ve bilmediğin kaplamalar kaplı kaplarda pişirdin yedin. en önemlisi mutfağının her yerine plastik, teflon ve alüminyum soktun ve çizildikçe onları yediğini unuttun. Denize lağım ve fabrika atıkları boşaltırken o denizden çıkan balığı yedin, midyeleri yedin. Fastfood un her aşamasının zehir ve ölümcül olduğu bas bas bağırılırken sen tepsi kadar pizzaları götürüyordun, 3 katlı burgerleri yuvarlıyordun. Evine naylon torba, naylon kıyafet, sentetik ayakkabılar terlikler soktun. kıyafetlerinde sadece pamuk, bambu lifi, keten tercih etmedin. Soba yı attın evine klima soktun. Sürekli üreyen mikropları soludun Toprağa dokunmuyor ve stresten gülümsemeyi unutuyorsun. Ve sonuç açık; Sene 2017 Sokaktaki her 10 kişiden 3 ü kanser. E ne yapacağım deme bir yerlerden başla!