Polis memurları yalnız değildiler; arkalarında Marianne duruyordu. Sanki polisler önemli bir planını bozmuş gibi huzursuz görünüyordu. "Bayım, bu sizin eşiniz mi?" diye sordu memurlardan biri. Harold başını salladı ve polisleri içeri davet etti. İçeri giren polisler neler olduğunu Harold'a anlattılar. Marianne'i karmaşık bir durumda bulduklarını açıkladılar. Süpermarketten yiyecek çalmaya çalışmış ve biri onu uyardığında çıldırmıştı. Bir görev üzerinde olduğunu söylemişti... Harold olanları duyduğunda karısının akıl sağlığı konusunda giderek daha fazla endişelenmeye başladı. Onu bir doktora götürdü ve Marianne'e demans teşhisi kondu. Doktor, Harold'a karısının evde kalmasını önerdi. Dış dünya Marianne gibi kafası karışık insanlar için tehlikeli bir yerdi. Bu yüzden Harold karısına göz kulak olmak için elinden geleni yaptı. Ancak bir gün uyandığında karısı ortadan kaybolmuştu... Harold paniğe kapıldı. Sevgili karısını bulmak için bir aşağı bir yukarı dolaştı ancak onu bulamadı. Marianne tamamen ortadan kaybolmuştu. Aynı zamanda polis de kayıp kadınla ilgili soruşturma başlattı. Fakat kadını birkaç yıl boyunca aradıktan sonra sonuç alamayınca davayı kapatmak zorunda kalmışlardı. Marianne'e ne olduğunu kimse bilmiyordu. Sanki bir toz bulutunun içinde uçup gitmişti. Ta ki bir gün Harold bahçesinde tuhaf bir kapakla karşılaşana kadar... Harold tüm kuvvetiyle kapağı açtı ve merakla altındaki boşluğa baktı. Bir savaş sığınağına benziyordu ancak burası tamamen mobilyalarla döşenmişti. Dikkatlice aşağı doğru indi ve etrafına bakındı. Tam o anda onu gördü! Yıllarca önce ortadan kaybolmuş karısı sallanan bir sandalyenin üzerinde huzur içinde kitap okuyordu. Yıllardır burada mı saklanıyordu? Peki ya neden?