Manav, hemencecik anlar durumu ve şaşırtıcı bir karşılık verir:“Kocan filmlerde bir bıyık buruyor, dünyanın parasını alıyor, sen domatesin fiyatını pahalı buluyorsun. Yapma ya abla!” Rahmetli Hulusi babamızın en sevdiği yemekler; bamya ve barbunya. Patlıcan yemeklerini ise hiç sevmezmiş. Sinemadan sonraki en büyük tutkusu ise fotoğrafçılıktı. Bu konuda kendi kendini yetiştirmiş ve zamanla objektifler alarak bir set kurmuş, tamamlamış. Fotoğrafçılıktan çok para kazanmış ama çektiği fotoğraflardan değil, çektirdiklerinden. Nasıl mı? İşte hikayesi: 1983 yılında Avrupa Turnesine çıkarlar. Türk İşçilerinin olduğu bölgelerde dolaşırlar. Türk vatandaşlar gidip gelip fotoğraf çektirirler. Ardı arkası kesilmez. Fotoğrafları çeken polaroid makineli adama takılır sonunda. Bir gün şakayla karışık, “artık yüzde isterim” der. Adam, nasılsa onu ciddiye alır ve fotoğraflar için yüzde verir. Poz başına 2.5 Mark alır. Günde yaklaşık 25 poz çekilen fotoğraflardan bir ayda çok iyi para kazanır. Eşi refika Hanımla, bitmeyen bir aşkları vardır her daim. Bir röportaj esnasında, eşi Refika Hanım’a mesleği sorulur; Refika Hanım, “ev hanımıyım” deyince Hulusi Kentmen atılır hemen; “Hulusi Kentmen’in hanımıyım desene!” Hulusi Kentmen’in en kötü alışkanlığı ise sigaradır. Seksen yaşına değin içmeye devam eder. Takvimler 1991 yılını gösterdiğinde, artık bırakmaya karar verir. 1942 yılında bir oğulları olur ve aile genişlemeye başlar. Oğullarının adını Volkan koyarlar. Sonra ise iki torunları. Gerçek yaşamda da dede olunca işler değişir. Hulusi Dede, özellikle torunu Ali Kentmen’e çok düşkündür. Öyle ki, miras olarak torunu Ali’ye 1956 model Ford Fairlane marka otomobil ile köşk bırakır. İşte bu köşk, Hulusi Baba’nın ölümünden sonra, ailenin huzurunu b’ozar. Oğul Volkan Kentmen, torun Ali Kentmen’e bırakılan köşkü alabilmek için mahkemeye başvurur. Torun Ali Kentmen’e miras olarak bırakılan 1956 model Ford Fairlane marka otomobilin de zamanla bir hikayesi olur. Bir süre sonra yurt dışına çıkmak isteyen Ali Kentmen, arabayı satışa çıkarır. Bolulu Halil Boyacı, gümüşçülük yapmaktadır ve eski arabalara da meraklıdır. Hemen alır bu eşsiz arabayı. Almasına alır ama bu araba Türkiye’de tektir. Plakası bile orijinaldir. Hulusi Kentmen, bu arabaya çok düşkündür. (O kadar ki, karşısına geçip seyrediyor ve keyifle kahvesini yudumluyormuş.) 1956 senesinde, bir arkadaşıyla ta Amerika’ya gidip almış bu arabayı. Türkiye’ye getirmesi tam 28 gününü almış. Ölünceye kadar da kendisinden başka kimsenin kullanmasına izin vermemiş. Pek çok filmde yer almış bu özel araba. Hal böyle olunca, eşsiz bir arabaya sahip olan Halil Boyacı’nın gözüne uyku girmez. Çalınacak k’orkusu, çizilecek k’orkusu derken, özel klimalı bir garaj yaptırır arabaya. En sonunda, o da korkularına daha fazla dayanamayıp satışa çıkarır bu çok özel arabayı. Şimdi nerededir, kimdedir bilinmez. Hulusi Kentmen’in oğlu Volkan Kentmen de denizciliği meslek olarak seçer. Önce Deniz Kuvvetlerinde Radar Assubayı olarak görev yapar, ardından da sivil denizcilik sektöründe kaptanlık.